Son günlerde meydana gelen depremler, Türkiye'nin dört bir yanında büyük hasara yol açarken, özellikle eğitim kurumlarında yaşanan zorluklar, aileleri ve öğrencileri kaygılandırıyor. Bu bağlamda, son olarak riskli hâle gelen dört okul, güvenlik gerekçesiyle boşaltıldı. Eğitimde kesintilerin yaşanması ve güvenli ortamların sağlanamaması, öğrenci sağlığını tehdit ediyor. Okul idareleri, veliler ve yetkililer arasında artan kaygı piyangoları, gelecekteki eğitim süreçlerinin ne şekilde etkileneceği konusunda endişeleri büyütüyor.
Depremler, sadece fiziksel yapıları değil, aynı zamanda insanların psikolojik durumlarını da derinden etkiliyor. Hasar gören dört okul, güvenlik standartlarını karşılamadıkları gerekçesiyle boşaltılırken, bu durum binlerce öğrencinin eğitim hayatını tehdit ediyor. Veliler, çocuklarının güvenliği için endişeli bir bekleyiş içinde bulunuyor. Eğitimciler ise, eğitim süreçlerinin kesintiye uğramaması ve sürdürülebilir bir ders akışının sağlanabilmesi için alternatif çözümler aramaktadır. Anayasa gereği eğitim hakkı, her birey için temel bir haktır ancak deprem gibi doğal afetler durumunda bu hakkın nasıl korunacağı, büyük bir sorun teşkil etmektedir. Okulların boşaltılması, özellikle sınav dönemlerinde olan öğrenciler için hayati bir tehdittir. Bu nedenle yetkililerin acil önlemler alması gerekmektedir.
Riskli okulların boşaltılması, eğitim süreçlerini olumsuz etkilerken, alternatif eğitim modellerinin devreye sokulması gerektiği aşikardır. Uzaktan eğitim, bu süreçte ön plana çıkabilecek çözümlerden biridir. Eğitimciler, internet üzerinden gereken eğitim materyallerine ulaşabilme konusunda öğrencilere yardımcı olmak amacıyla, online platformlar üzerinden dersler vermek için çalışmalara başlamalıdır. Ayrıca, afet sonrası hızlıca uygun güvenlik standartlarına göre yeniden inşa edilecek yeni okullar için somut adımlar atılmalıdır. Devletin, bu konuda gerekli fonları ayırması ve hızı bir şekilde inşaat süreçlerini başlatması gerekmektedir. Bu tür doğal afetlere hazırlıklı olmak, gelecekte eğitim kesintilerini en aza indirecektir.
Sonuç olarak, depremde hasar gören dört okulun boşaltılması, eğitim sistemi üzerinde ciddi bir yük getirmektedir. Velilerin, öğrencilerin ve eğitimcilerin kaygılarını gidermek için hükümetin ve yerel yönetimlerin hızlı ve etkili bir şekilde müdahalede bulunmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur. Eğitim, her bireyin geleceğini belirler ve bu nedenle eğitim kurumlarının güvenliğinin sağlanması, her şeyden önce gelmelidir. Geleceğimiz olan çocuklara güvenli bir öğrenim ortamı sunmak, tüm toplumun sorumluluğudur. Deprem sonrası bu süreçlerin hızla toparlanması, Türkiye'nin eğitim sisteminin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Bu anlayışla, kamuoyunun da desteğiyle acil adımlar atılmalıdır.