İstanbul’un en önemli tarihi eserlerinden biri olan Ayasofya, son dönemde yaşanan bazı olaylarla gündeme gelmeye devam ediyor. 2023 yılında gerçekleşen olaylardan biri, Ayasofya'nın kapısını kıran bir sanığın yargılanması ve ardından aldığı ceza ile sonuçlandı. İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, sanık hakkında yapılan incelemeler ve iftiralar sonunda mahkeme, sanığı hapis cezasına çarptırdı. Bu durum, hem yargı sisteminin tarihi eserlere karşı duyarlılığını ortaya koyarken hem de toplumun tarihî mirasa sahip çıkma konusundaki kararlılığını gözler önüne serdi.
Olay, geçtiğimiz yaz Ayasofya'nın kapısına yapılan vandalizm eylemi ile başladı. Sanığın, kapıyı kırarak içeride gerçekleştirdiği eylem, çevredeki güvenlik kameraları tarafından kaydedildi. Vandalizm, sadece Ayasofya'nın mimari yapısına zarar vermekle kalmayıp, aynı zamanda tarihî ve kültürel bir mirasa karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendirildi. Bu nedenle, mahkeme süreci halkın büyük ilgisini çekti. Sanığın, Ayasofya'nın kapısını kırarken ne amaçla hareket ettiği ise hâlâ tartışma konusu.
Özellikle, sanığın savunmasında vurguladığı noktalar ve mahkeme sürecinin detayları, medya gündeminde sıkça yer aldı. Savunması sırasında, eylemin “protesto” amacı taşıdığını iddia eden sanık, mahkeme tarafından bu görüş kabul edilmedi. Tarihi eserlerin korunması konusundaki yasaların uygulanması, Türk yargısı için bir sınav niteliği taşıdı. Sonuç olarak, sanık 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, cezanın büyüklüğünü belirlerken, Ayasofya'nın tarihi ve kültürel önemini göz önünde bulundurdu.
Ayasofya'nın kapısını kıran sanığın almış olduğu hapis cezası, toplumda geniş yankı buldu. Birçok vatandaş, tarihi eserlere yönelik her türlü saldırıyı kınadı. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar ve tartışmalar, halkın tarihî mirasa ne kadar sahip çıktığını bir kez daha gösterdi. Sanığın eylemi sonrası Ayasofya'nın güvenliğinin artırılması yönündeki talepler de arttı. Yetkililer, bu tür vandalizmlerin önüne geçmek için çeşitli önlemler alacaklarını açıkladı.
Ayrıca, Ayasofya'nın dünyadaki diğer tarihi eserlerden farklı olarak bir dini yapı olmasının da farkındalığı, toplumda tarihi ve kültürel mirasın korunmasına yönelik duyarlılığı artırdı. Bu bağlamda, tarihi eserlerin korunmasına yönelik bilinçlendirme çalışmaları ve eğitim programlarının gerekliliği gündeme geldi. Uzmanlar, tarihi yapıların sadece fiziksel olarak değil, manevi anlamda da korunması gerektiğini vurguladı.
Sonuç olarak, Ayasofya'nın kapısını kıran sanığın hapis cezası, hem hukukun hem de toplumun tarihi mirasa karşı gösterdiği kararlılığı simgeliyor. Tarihi eserlerin korunması konusunda daha ciddi adımların atılması ve bu tür eylemlerin önlenmesi için fırtına gibi bir toplumsal birliktelik, hem hukuk sistemine hem de toplum bilincine katkı sağlayacaktır. Bu mesele, tarihi eserlere verilen değer ve saygının arttırılmasına yönelik bir başlangıç niteliği taşıyor.