2 Temmuz 1993, Türkiye’nin tarihinde derin bir yaraya sebep olan Sivas Madımak Olayları'nın yaşandığı gündür. Yıllar geçse de, bu acı olay, toplum hafızasından silinmeyen bir iz bıraktı. Olay, ülkemizdeki toplumsal gerilimleri, ayrımcılığı ve hoşgörüsüzlüğü bir kez daha gözler önüne serdi. Madımak Oteli’ndeki Alevi yazarların ve sanatçıların katledilmesi, sadece fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda fikir ve düşünce özgürlüğüne karşı yapılmış bir baskıydı. Bu nedenle, Madımak Olayları, sadece bir tarih kesiti değil, aynı zamanda çağdaş Türkiye'nin insan hakları mücadelesinin bir simgesi haline geldi.
2 Temmuz 1993'te, Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında, otelin çevresinde toplanan bir grup, burada bulunan aydınları hedef alarak saldırıya geçti. Sivas’ta Alevi ve Sunni topluluklar arasındaki gerilimler, bu olayın arka planında önemli bir rol oynamıştır. Pir Sultan Abdal etkinlikleri, genellikle Alevi kültürünü ve folklorunu kutlamak amacıyla düzenleniyor olsa da, bu yılki etkinlik, gerilimlerin tırmanmasına ve katliamın yaşanmasına zemin hazırladı. Olayların patlak vermesiyle, öfkeli kalabalık, Madımak Oteli'ni kuşatarak, içerideki sanatçılar ve yazarları hedef aldı. İçeride bulunan 33 insan, bu saldırıda hayatını kaybederken çok sayıda kişi yaralandı.
Olay sonrasında, kentin her köşesinde ve Türkiye genelinde büyük bir infial oluştu. Madımak katliamı, Türkiye'deki Alevi toplumunun yaşadığı travmanın bir örneği oldu. Olay, yıllar içinde birçok araştırmaya, belgesel ve kitap çalışmalarına konu oldu. Ancak, faillerinin büyük çoğunluğu hala yargılanmadı ve cezasızlık, bu acı olayın üzerindeki kara lekelerden biri olarak kaldı.
Toplum hafızasına kazınan bu trajik olay, her yıl anma etkinlikleriyle gündeme getirilmektedir. Alevi ve Sünni topluluklar arasında bir köprü kurarak, barış, uzlaşı ve hoşgörü anlayışını geliştirmek amacıyla atılan adımlar, toplumun bu acı geçmişiyle yüzleşmesine katkı sağlamaktadır. Ancak, bu yönlü çabalar her zaman yetersiz kalmıştır. Türkiye'de hâlâ farklı inançlara sahip bireyler arasında ayrımcılık, nefret söylemi ve ötekileştirme, Madımak olaylarının üstünden geçen 32 yılda duyulduğu gibi, zaman zaman kendini göstermeye devam etmiştir.
Madımak Olayları’nın anılması ve hatırlanması; sadece Alevi toplumu için değil, tüm Türkiye için önemlidir. İnsanlık suçları davasında adaletin yerini bulması ve mağdurların anısının yaşatılması, demokrasi ve insan hakları mücadelesinin bir parçasıdır. Bugün, Sivas Madımak Olayları’nın üzerinden geçen 32 yılda, toplumsal hafızamızda yer eden bu trajedi, kayıplara saygı göstermek ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için bir umut kaynağı olmalıdır.
Unutulmaması gereken bir diğer önemli husus ise, bu olayların sadece geçmişle sınırlı kalmadığıdır. Ülkemizde hala çeşitli inanç grupları ve kimlikler arasında kutuplaşma, ayrımcılık ve ötekileştirme pratikleri devam etmektedir. Bu bağlamda, sosyal barış ve toplumsal uzlaşı için sürekli bir çaba içerisinde olmalıyız. Madımak Olayları, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olmasının yanı sıra, geçmişte yaşananların bugün hala etkisini sürdürdüğünün bir göstergesi. Bu yüzden, bizlere düşen görev, geçmişte yaşananları unutmamak ve gelecekte benzer olayların yaşanmaması için mücadele etmektir.
32 yıl sonra, yaşanan olayların unutulmaması, zamanı geldiğinde benzer travmaların yaşanmaması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Her yıl düzenlenen anma etkinlikleri ve yapılan açıklamalar, bu toplumsal acının unutulmaması için elzemdir. Bu tür anmalar, sadece geçmişin hatırlanması değil, aynı zamanda geleceğe dair bir umut ve dayanışma çağrısı olarak da önem kazanıyor. Bu nedenle, Sivas Madımak Olayları'nın üzerindeki sessizliği bozmak ve gerçeklerin ortaya çıkması, toplum olarak bir sorumluluğumuzdur.